Bölüm 5: Neden Amerika'da Şirket Kurduk?

About this episode

Bu bölümde Hardal'ın yatırım sürecinden Amerika'da neden şirket kurduğumuza, girişimcilik algısından exit'e kadar her şeyi konuştuk. Yatırım almanın üzerimizde yarattığı baskıları, KOBİ kalmanın bize sunduğu avantajları ve exit sürecini neden bir çocuğu büyütmeye benzettiğimizi anlattık. Nakit akışı, ekip büyütme sancıları, yatırımcı seçimi ve girişimci manifestosu gibi başlıklarda tüm yaşadıklarımızı açık açık paylaştık. Strateji kurmanın ve doğru şekilde iş yapmanın ne kadar önemli olduğuna kendi hikâyemizle değindik.

📌 Konuştuğumuz konular / Chapters: - 00:00 Giriş ve Tanışma - 00:56 Yatırım Süreçlerine Giriş - 06:08 Yatırım Algısı ve Girişimcilik - 11:09 KOBİ Olmanın Avantajları - 14:04 Çocuk Metaforu ve Exit Süreci - 15:57 Nakit Akışı ve Yatırım İhtiyacı - 17:09 Ekip Büyümesi ve Yatırımcı Seçimi - 18:34 Girişimci Manifestosu ve Hedefler - 20:55 Büyüme Aşaması ve Yatırım Süreci - 22:58 İletişim Süreçleri ve Newsletter Uygulamaları - 24:38 Yatırım Sürecinin Öğretileri - 27:32 Doğru Strateji ve Girişimcilik Yaklaşımları Barış Gürbüzler (00:04) Selamlar

Berkay Demirbas (00:05) Ne haber?

Barış Gürbüzler (00:10) İyiyim seni sorma lan

Berkay Demirbas (00:11) Aynı hoodie'leri giydik ya bence iki parti yaparsak değiştirebiliriz Sanki farklı günler çekilmiş gibi olabilir. Güzel olur öyle

Barış Gürbüzler (00:26) İlkinde sen giy, sonrakinde ben giyeyim. Ya da her bölüm aynı hudileri giyersek ne zaman hangisini çekildi hiçbir zaman anlaşılmaz.

Berkay Demirbas (00:29) ... Bak o da mantıklıymış ya. Ama günün sonunda şey Evet

Barış Gürbüzler (00:40) Evet ama senin sakallarını benim de saçlarımı aynı boyda tutmam gerekiyor sürekli. O biraz zor olabilir.

Berkay Demirbas (00:45) Evet evet ama halledilir ya bence AI ile meyayla falan çözeriz yani şu olay şu olaylar bitsin de

Barış Gürbüzler (00:54) Ya da böyle yeşil tişört giyip her bölüm farklı bir şeye çevirebilirsin.

Berkay Demirbas (01:00) Bayağı şey kuruyoruz değil mi böyle içeriye böyle prodüksiyon falan böyle Pixar stüdyoları falan gibi yani webinar çekeceğiz diye podcast çekeceğiz diye. O zaman konuya giriyorum. Nasılsın bu arada iyi misin nasıl gidiyor? Yoğun gündem.

Barış Gürbüzler (01:04) ve İyi vallahi ya bu son günlerde güzel çalıştık. O yüzden keyfim yerinde. Güzel bir Nisan Mayıs olacak gibi duruyor. Senin nasıl keyfin?

Berkay Demirbas (01:29) Valla bende öyle bayağı keyifli. Çok keyifli yani olayları dışında bakıldığı zaman keyifli ama olaylarda ister istemez herkesi etkiliyor yani hem şirketi hem potansiyel müşterilerimizi mevcut müşterilerimizi etrafımızdaki herkes ama düzeleceğiz inşallah deyip

Barış Gürbüzler (01:35) Tabi.

Bireyleri.

Berkay Demirbas (01:49) Bu haftaki konumuz aslında biraz böyle olaylarla da böyle bağlantılı mı değil mi ama hani genel olarak sorulan bir şey olduğu için biz Hardal'ı tabii ki de bir tool bir ürün olmasının yanı sıra bir şirket. Bu şirketi neden Amerika'da kurduk? Neden Türkiye'de yerleşik olan bir şirketimizi Amerika'daki açtığımız bir şirket almak zorunda kaldı? Ve işte bu stock option süreçleri nasıl işliyor Türkiye'de ne olmadı da Amerika'da açtık gibi Aslında baya geniş bir kapsamda bir konu. Bu haftaki konumuz budur efendim. Ne düşünüyorsun sence? Yani şuradan başlayalım neden Amerika'da bir şirket açma gereği duyduk

Barış Gürbüzler (02:18) ... Aynen. Abi ben bir adım öne alıp hatta şununla başlamak isterim. Neden yatırım aldık? Çünkü aslında tüm bu süreci böyle ilk kick-off eden noktalardan bir tanesi yatırım alma süreci. Madem yatırım alıyoruz, uzun vadeli düşünelim falan derken zaten bu Amerika'da şirket kurmaya geldi. O yüzden çok kısa ben bir ondan bahsetmek isterim senin için de uygunsa. Bizim, normalde hatırlıyorsunuz zaten ilk çıktığımızdan bu yana uzun bir süre amacımız boot strap gitmekti. Yani herhangi bir şekilde dışarıdan bir para almadan bu hayatımıza devam etmekti. Belki bir bölümde uzun uzun bir yatırım sürecinde konuşuruz. Fakat sonrasında fark ettik ki istediğimiz noktaya ulaşabilmek için biraz daha elimizdeki böyle nakit havuzunu büyütmemiz gerekiyor. Çok fazla nakit, git gel işte ödemeler yapıldı mı, yapılmadı mı ki bu biraz sonra yine Amerika konusuna bağlanacak. Derken dedik ki, bizim bir minimal de olsa bir yatırım almamız lazım bu şirkete. Sonra bir yatırım sürecine girdik, yatırımı aldık. Fakat yatırımı aldıktan sonra şöyle bir konu oldu. Evet, biz bu yatırım aldığımız insanlara ne vereceğiz? Yani bir stok mu verir, yani hisse mi vereceğiz? Başka bir şey mi verecek? Nasıl bu anlaşma olacak? Ve aldığımız firmalardan bir tanesi de yabancı olduğu için o böyle Türkiye'den bir şirkete yatırım yapma konusunda böyle çekinceleri olduğunu dile getirdi. Fakat olada bilir falan noktasındaydı. Zaten diğeri de sevdiğimiz bir... investor olarak o böyle siz ne yapıyorsanız ben ona koyarım demiştim. Sonra biz şey sürecine girdik. Okey Türkiye'de bir şirket var. Ve yurt dışında belli yerlerde açabiliriz. İşte Amerika'da açabiliriz. İngiltere'de açabiliriz. Estonya'da açabiliriz ya da Türkiye'de tutabiliriz. Sonra Türkiye'de belli başlı diğer sıkıntılar aslında devreye girdi değil mi? Yani mesela örnek veriyorum Stripe.

Berkay Demirbas (05:05) Neydi o sıkıntılar? Mesela Stripe'dan bir account bile açmamıştık. Bir SaaS diye başlayacağız deyip insanlara kredi kartıyla satın alabilecek bir şey haline getirememiştik. Fatura kesiyorduk. İadeler oluyordu, yanlış kesiliyordu. Dolar mı kescez? Dolar mı ödeyecekler? TL mi ödeyecekler? İban numarası istiyorlar. yandan hani kurumsal şirketlere direkt al kredi kartıyla öde yapamadık yani onu.

Barış Gürbüzler (05:10) Aynen. Evet.

Berkay Demirbas (05:34) O yüzden şart de yani stripe olması.

Barış Gürbüzler (05:34) Evet, bir de birazcık şeydik orada hani, sen parayı öde de, nasıl ödemek istiyorsan öde. Hani istersen fatura keselim, biz sen şey yap hani, Berkay'ın evinin önüne o parayı gece bırak falan. Hani hepsi bizim için okeydi aslında. Ama...

Berkay Demirbas (05:54) Beyaz zarfa bırakıyorlarmış değil mi? şeyle... Tofaşlarla falan gelip gizli gizli... 100 Dolar

Barış Gürbüzler (05:58) Aynen. Ama atıp kaçıyorlar falan. Yani şimdi öyle olunca bir anda Türkiye'de belli sistemleri denedik. Yanlış hatırlamıyorsam birkaç tane yerli sistemle entegrasyon denedik. Hem zor, hem komisyon oranları yüksek, hem sistemler hiç esnek değil ve hiç böyle al entegre et değil. Yok bunu konuşacaksın, şunu yapacaksın vesaire. Ve biz orada çok vakit kaybetmeye başladık. Bu süreçte. Yani şimdi şuna devriliyor çünkü konu. İşte o SaaS sılaşma sürecine gidiyor. Yani 100 dolarlık bir ürün satıyorsun. Aylık 100 dolarlık olan bir ürünü. Bir yanda upuzun bir satın alma süreci. Üzerine upuzun bir hukuk süreci. Üzerine upuzun bir ödeme alma süreci. 100 dolar. Yani 30 saniye olabilecek bir süreç sırf… bizim elimize Stripe gibi ürünler olmadığından ve Türkiye'de ben dediğim gibi kredi kartımı bağlayayım alayım çok yaygın olmadığından biz bir yanda kendimizi böyle bir şeyde bulduk. E bunu x40 marka yaptığında bir yanda biz bir markayla okeyleşiyoruz çalışmaya başlamamız bir buçuk ay sürüyor. Neden? Çünkü 199 dolarlık bir ürünün hukuk departmanı ile olan sözleşme anlaşmaları bilmem nesi. Ödeme süreci ile alakalı, yok bu tedarikci formulu doldur, doldurdun mu şimdi sisteme gir falan. Bu en büyük sıkıntılardan birisiydi.

Berkay Demirbas (07:32) Sözleşmeler de... Sözleşmeler de… cutomize olmaya çalışıyor ya oraya da müsait ya aslında. Yani okudum onayladım diye ilerleyebileceği bir sistem yani paradan da ziyade okudum onayladın diyerek böyle başlatabileceği bir projeyi. Her bir cümlesini sözleşmedeki her bir cümleyi aslında farklı departmanlar didik didik etmeye başladı. Orada bir ila 90 gün demişsiniz. Bu ne ifade ediyor. Örnek veriyorum işte veriden kastınız nedir diye kadar böyle

Barış Gürbüzler (07:41) ... Aynen.

Berkay Demirbas (08:05) bir kelimeyi böyle insanlar didik didik etmeye başladı. Yani şeyi anlayabiliyorum. Kurumsal şirket olmasa da şirketler arası ikili anlaşmalarda bu takım mütabakatlerin sağlanması için bir align olma şart yani bir anlaşılma şart adı üstüne anlaşma yapıyorsun ama ürünün katma değerinden de daha fazla bir efor ayırıldığı için regulatif problemlerden dolayı çünkü onlar da bir denet yarın öbür gün denetime uğradıkları zaman hesap verilebilir olması lazım süreçlerin gibi gibi bunu da önüne geçiyoruz aslında orada

Barış Gürbüzler (08:32) Hadi.

Yani... ...ya açıkçası bence işin bir de birazcık şey kısmı var. Yani belki... ...birazcık şey bir ürün olacak ama... ...bazı şirketlerin çalıştığı avukatlık büroları da... ...bence iş çıkarmak için... ...o sözleşmeleri didik didik ediyor. Yani tekrar böyle altın çözüyorum. 100 dolarlık bir ürünün gerçekten mahkemeye taşınma ihtimali nedir? Ve mahkemeye taşınacaksa gerçekten çağlayan da değil de bilmem ne de olması ne kadar kritiktir. Ve bunun gibi 150 madde daha bir sözleşmeye bize bir geri geliyor. Aman Allah'ım yani. Büyük ihtimal avukatlık bürosu o sözleşmenin üzerine 5 saat harcamış. Sonra o 5 saati charge etmiş. Ya da 10 saati charge etmiş. O böyle git gel git gel git gel. Saçma bir hal aldı ki bu da aslında yine Türkiye'deki bize engellerden bir tanesi. O da e- imza konusu. Senin favori konularından. Biz de bir anda Berkay'ın cuma günlerinin yarısı şeye döndü. Kargo. Aynen. Onları al, onları verdin mi? Sizin kargo geldi mi? Biz gönderdik ama nerede? Yani bunu...

Berkay Demirbas (09:56) Kargo falan. Düşünsene şey yani, bir SaaS yapıyorsun işte SaaS adı üzerinde bu takım, anlaşmaların olmadığı insanların self service olarak hizmet aldığı bir konsept. Hani bir hedef koyuyorsun, diyorsun ki mesela 10 bin tane paid kullanıcıya erişmem lazım. Tamam çok güzel. bunu sadece Türkiye'de yaptığın zaman düşünsene 10 bin tane sözleşmeyle uğraşıyorsun. 10 bin tane imza, 10 bin tane kargo demek. Sırf bunun organizasyonu bile zaten apayrı bir iş. Dolayısıyla bu tarz operasyonel hands-on işleri aradan çıkarması için komple böyle regülasyonun aslında değişmesi lazım. Ama o da şu anda bence mümkün değil. neden Paypal Türkiye'de, Türkiye'den çekildi, neden BDDK spesifik banka uygulamalarına bir takım limitasyonlar uyguluyor gibi gibi işin hem parasal hem regulatif kısımları Bence çok büyük bir etken hem hukuki tarafları da dediğin gibi. O yüzden bence bunların en azından böyle otomatize edilebilir formata uyarlanabilecek olması beni mutlu ediyor açıkçası.

Barış Gürbüzler (11:05) Evet. Bir de açıkça şey var yani mesela Amerika'daki bir şirketle anlaşma yaptın adamı sen kargoyla iki nüsa sözleşime göndereceksin o sana bir tanesini geri mi gönderecek? Adam almaz yani bırakır ürünü bırakır.

Berkay Demirbas (11:27) ki Amerika'ya baya pahalı gidiyor yani evrak yani ehh

Barış Gürbüzler (11:32) Bizim 3 aylık masraf gelir direkt kargo ücretlerine gider getir götür ile.

Berkay Demirbas (11:42) Yani zaten parasal kısmından da ziyade o evrağın hani uzaktan imzalanabilir bir formatta olması lazım. Velev ki ücretsiz ödüyorsun velev ki böyle bir şey yok. Uzaktan da imzalayabileceğin bir konsept olması lazım ama sen e-imzan var ama karşı tarafın olmayabiliyor. Karşı taraf gerçekten ıslak olarak isteyebiliyor. Bu biraz

Barış Gürbüzler (12:07) Tabi

Berkay Demirbas (12:08) Garip bir durum. Ya biraz böyle sanki hibrit bir çözüm olması gerekiyormuş gibi bir şey var ama sanırım var. Yani hem e- imzayla yürütülebilen süreçler hem de e- imzayla imzalanmış bir belgenin printini falan alabildiğin ve onun üzerine ıslak imza atabildiğin hibrit sistemler var ama konumuzla da bağlantılı olarak bu sistemlerin hiçbir kısmı Türkiye'de bir karşılığı yok. Sen Türkiye'de bir anonim şirket isen bunların hiçbir karşılığı olmuyor. biraz sinir bpzucu aslında. Amerika'daki şirket açma sebeplerinden hani en kritik bir olmasa bile en büyük getirilerinden bir tanesi bu. Bence.

Barış Gürbüzler (12:36) Aynen Aynen

yani bu zaten biraz şeyle başladı. Yani bunlar zaten bizim canımı sıkan dertlerdi. Üzerine bir de yatırım süreci gelince biz zaten bir arayış sürecine girdik. Sonra zaten genel olarak konuk şeye döndü. Okey, biz yurtdışında kesinlikle bir şirket kuruyoruz. Nerede kuralım? İşte Estonya'da kurulmuş birisiyle konuştuk. Amerika'da kurulmuş birisiyle konuştuk. Şirketlerle görüştük falan filan. Böyle güvendiğimiz, ettiğimizde bir Igniters isimli bir hukuk oradan

Berkay Demirbas (13:28) Reklam gibi oldu. Link açıklamalarda arkadaşlar. %10 indirimli.

Barış Gürbüzler (13:34) Onlarla da görüşünce bizim için aslında galiba kıyasladığın zaman Amerika biraz daha tuzluya geliyor. Örnek veriyorum Estonya'da şirket kurmaktansa. Yani şirket kurmak artı işte Türkiye'deki şirketin satın alınması falan filan zart zurt derken birazcık daha tuzluya geliyor. Fakat bizim için özellikle uzun vade anlamında daha sağlıklı olacak gibi durdu. Ve o yüzden böyle bir… Aslında karar aldık.

Berkay Demirbas (14:07) Estonya'dan açmak ya da İngiltere'den açmak, başka bir ülkeden açmak vs Amerika değil de Türkiye mi ve diğer ülkeler mi gibi de kıyaslayabiliriz. Türkiye'ye göre kıyasladığımız zaman çok daha ucuza geldiğini bile söyleyebiliriz aslında çünkü şey, tuzlu kısmı şey değil sadece muhasebesel süreçlere ödenilen ya da şirket açmak için harcanılan efor veya buraya ödenilen ücretler değil.

Barış Gürbüzler (14:17) Tabi.

Berkay Demirbas (14:35) Kaçan fırsatları Türkiye'de yakalayamadığın için aslında biraz daha ucuza geliyor yurtdışında bir şirket olman. Burada çünkü hiçbir şeyden yararlanamadık yani biz bugüne kadar çünkü konsept olarak insanlar anlamıyor çünkü.

Barış Gürbüzler (14:41) Tabi. Ya bir de... Heh, ben de onu diyecektim. Yani... Ya bir de şey var. Dürüst olmak lazım. Bence biz şeyde çok iyi yönetemedik. Ne bileyim işte, Technopark'a gir, Tekmerde ol, KOSGEB Tubitak, bilmem ne işte... Kurduğum firma bilmem neyse... Çok fazla aslında işte hizmet ihracatçıları birliği falan. Heh, işte bilmem.

Berkay Demirbas (15:02) Tekmerde ol var. Teşvik primleri, işte SGK indirimleri vs. Çok geç farkına vardık. İşte bahsettiğim şey buydu yani. İnsanların anlamadıklarından kastım buydu.

Barış Gürbüzler (15:19) Evet. Bir de efor yani biliyorsunuz bir taraftan belki onun da başka bir bölümü olur. Tübitak'a başvurduk biz, ve ve sunum yaptık, bilmem ne. Yani bunlar da ayrı bir efor isteyen başlıklar. Ve böyle bence şey çok mümkün değilmiş gibi geliyor bana. Günlük operasyonel işin üzerine, şirket büyümesi, planlaması üzerine ona vakit ayırmak şeylerle çalışsam bile, ki biz de çalıştık, böyle danışmanlarla, onlarla, bunlarla çok ciddi bence efor alıyor. Ve günün sonunda şuna aslında biraz karar da kıldık Yani orada o avantajlardan yararlanmak için harcayacağımız eforlar da çok bizi üst seviyeye taşımayacak, istediğimiz noktaya taşımayacak. Diğer taraf o yüzden daha mantıklı geldi yine. Yine böyle bir şeye koyduğumuz zaman. Çünkü en son hatırlarsan şeydi ki yani... ...bırakalım gerçekten hepsini, tüm süreçleri durduralım. Çünkü yapamıyoruz. Vakit ayıramıyoruz dedik. Yine ondan sonra zaten şey...

Berkay Demirbas (16:19) Mm-hmm.

Ayrı bir iş bu arada. Yani diğer şirketlerde sırf bu konularla ilgilenen insanlar var. Yok işte teşvik primi kovalıyor, işte hizmet inancı hatçıları birliğine başvuruyor, diyor. Orada event varmış. Bak yurtdışında şu eventleri gider gösterebilirsek işte bilmem ne birliği, bilmem ne bakanlığı oraya destekliyormuş, teşvik prim veriyormuş. Vesaire vesaire. Çok fazla şey var aslında. Türkiye'ye bak... Türkiye'nin... O girişim ekosistemine ya da teknoloji şirketlerine sunduğu kalıp olarak çok güzel imkanlar var. Fakat bu kalıplardan faydalanabilmek adına işini gücünü bırakıp veyahut dışarıdaki potansiyelleri bırakıp tamamen Türkiye'ye odakladı düşünüp burada bir şey yapıyor olman biraz böyle garip bir durum. Neden garip bir durum? Şeyi desteklemiyor çünkü yani sistemin kendisi. Yeniliğe kapalı bir ortamda bu hizmetleri, bu faydaları sunduğun zaman hiçbir karşılığı olmuyor. Ve işte keza, yani Paypal'ın Türkiye'de yasak olması, işte istediğimiz account'u açamıyor olmamız, çalışanlarımıza stock option verebilmek için hukuki bir düzenlemenin dahi olmaması gibi gibi. Ben bunları yapamadıktan sonra bir Technopark'ta aylık 2000 liraya ofis almak için neden...bir sene boyunca Türkiye'nin böyle bir hizmetinden faydalanmak için uğraşayım ki

Barış Gürbüzler (18:02) Evet,

Berkay Demirbas (18:03) şey oluyor yani orada hakikaten işini gücünü bırakıp gezmen lazım yani işte Technopark Technopark

Barış Gürbüzler (18:09) Yani evet. Bir de açıkçası şu konuda da dürüst olmak gerekiyor. Türkiye Pazarı dominasyonu hedefi olan firmaların bile hemen ardından ilk adımı, hatta oraya gelmeden bile ilk adımı yurtdışında büyümek. Neden? Çünkü daha stabil. Yani şu an tartışılır dünyadaki stabilite ama... Tamam sen Türkiye Pazarına odaklanmak istesen bile o istediğin noktaya gelemiyorsan o zaman gerçekten bu ekosistemi anlamak öğrenmek güzel. Hani yalan yok, çok fazla fırsat da var. Ama şey gibi oluyor. Yani oradaki söylediğin her "yes" seni birçok noktada "no" demeye ittiği için de daha basit, daha... Ya şey bile çok uğraştırıcı Türkiye'de muhasebesel süreçler bile çok uğraştırıcı. Amerika'ya geçince fark ettik yani.

Berkay Demirbas (19:11) Bu arada muhasebe deyince tam dediğin anda muhasebe meetinin uyarısı gelmesi onun sesi geldi bu arada onu da duydum. Valla geldi. Yani şey...

Barış Gürbüzler (19:18) Algözleri al. Yani şey düşünsene mesela bak sen biliyorsun Amerika'daki banka süreçleriyle Türkiye'deki banka süreçlerini kıyasla mesela. Mesela bir şey diyoruz Türkiye'de almıyor olmamıza rağmen tüm kartlar için basılı ekstra ücreti ödüyoruz mesela. Ve kapattıramadık.

Berkay Demirbas (19:30) Ya biz süreçlere dahil bile olmuyoruz yani. Mesela yani en kötü biz kapattırmadık da Amerika'da Biz limit istemememize rağmen hesaba giren bir yatırım parası olduğu için işte büyük bir limit tanımlandı. Kartın Amerika'dan gelmesi 3 gün falan sürdü ve yani tamamen deneyim alıyorsun aslında yani o bankadan. Yani şeyi dert etmiyorsun Hani bizde çok fazla şey var ya, mobil bankacılıkta bilmem nerede falan yani o kısımlarda onu dert etmiyor oluyorsun. İşte biz hangilerini kullanıyoruz? Brex var, Mercury var, de Ziraat Bankası var. Bir okeyse var başka bir şey yok galiba. Onlar Türkiye'de, Türkiye'de olanlar Amerika'da olan iki tane.

Barış Gürbüzler (20:10) Aynen. Bir de görüntü. Evet. Gerçi mesela şey çok saçma değil mi? Mercury ile Türkiye'deki bankalardaki kredi kart limitlerimizi kıyasladığın zaman ki bizim maaş ödemelerinin işte gelen giden paranın vesaire tüm cash flow'un büyük bir kısmı Türkiye'deydi. Şimdi yavaş yavaş taşıyoruz. Türkiye'deki kredi kart limitlerimiz ile Amerika'dakinin arasında şimdi ufak bir hesap yaptım.

Berkay Demirbas (20:44) Mm-hmm.

Mm-hmm.

Barış Gürbüzler (20:55) 7 kat varmış.

Berkay Demirbas (20:58) Ve ilk açarkenki limitler çok daha düşüktü yani bankaların şeyi politikasını da anlayabiliyorum yani sıfırdan gelen bir şirketin istediği limiti alamıyor olması lazım işte limit politikaları vs ama Amerika'da da şöyle bir konsept var senin limitini düşürüyor düşürebiliyor şeyde limit düşürme gibi bir durum yok Türkiye'deki bankalardan o yüzden yani biraz böyle hem katı hem de gerçekten sadece bankadaki limitler değil aslında konu burada. Konu bizim hiç bankayla münasebet olmadan tüm süreçleri yürütebiliyor olmamızın mümessili. Amerika'da bir şirket oluyor oluşumuz aslında. Türkiye'de sen anonim şirketmişsin ya da işte şirketin yetkili kişisi misin hiç önemli olmamaksızın her adımda hukuki bir yerleri takılıyorsun yani en ufak bir belge alman dahi Yok onu işte şubeden almanız lazım. Onu bilmem nereden almanız lazım. Onu internet bankacılığından ikinizin eş zamanlı giriyor olması lazım falan gibi garip garip kurallar oluyor falan. Sana SMS gelirken benim başka bir şey olaylamam lazım o anda falan.

Barış Gürbüzler (21:55) Evet. Aynen. En, en temelinden şöyle düşün abi. Benim yani ben Barış olarak bir şirketin ortağıyım. Şirketin kredi kartlarına erişemiyorum. Neden? Çünkü şirket kredi kartları açılırken garip grup şekilde açılmış. Bir tanesi sana tanımlanmış, bir tanesi bana tanımlanmış. Ben...

Berkay Demirbas (22:33) Senin bir tane küçük şey, asker telefonun vardı onunla mesajlara düşebiliyordum sadece.

Barış Gürbüzler (22:37) Hah aynen abi. Orada SMS almaya çalışıyorum. Seni arıyorum abi sana SMS gelecek falan diye. çok delilik, zık.

Berkay Demirbas (22:47) bir ekst... şey... Diğer ya bankalarda şey oluyor bu arada. Sen kendini hesabı açıyorsun ya bireysel olarak. Yani hiçbir şubeye gitmiyorsun. İşte kendini ID'ini falan tanıtıp yapıyorsun ya. Şimdi Türkiye'deki bankalarda da var ama hani şeye geleceğim. Teknik süreçlerde yani... Biz nasıl o şirketten ya da o ülkeden hizmet almak için aslında bir şeyler yapıyoruz ya ya da hizmet sunmak için bir adımlar atıyoruz ya... Hiçbir bürokratik...konulara bizi dahil etmiyor olması çok büyük bir özgürlük. İster şirketler arası olsun, ister insanla şirket arası olsun, ister şirkette ülke arası olsun, biz hiçbir adımda, hiçbir bürokratik engele, ya da bürokratik olması gereken bir sürece takılmadık. Çünkü her şey planlı, programlı. Senin hisse için ödemen gereken minimum, fiyat bile aslında belli.

Barış Gürbüzler (23:21) Evet.

Berkay Demirbas (23:46) Ama Türkiye'de bir şirket açmak için ne kadar ihtiyacın var diye sorduğun zaman hiçbir resmi bir kaynak yok. İnternetten bir sürü yere bakıyorsun ne bileyim işte. Memurlar Net başka bir şey yazıyor falan. Böyle Donanım Haber başka bir şey yazıyor. O işte şey yazmış benim 2000 bilmem kaçtaki muhasebecim şu parayı açtı falan diyor. Yani hiçbir şey belli değil yani burada. O yüzden mümkün yani.

Barış Gürbüzler (24:03) Abi şeyde bile... Mesela hatırlarsan, Türkiye'deki şirkette sermaye arttırımı için bile emin olamadık.

Berkay Demirbas (24:16) Evet, yapsak mı yapmazak mı dedik.

Barış Gürbüzler (24:19) Bizim muhasebecimiz bir yönlendirme yapıyor. Kim ne dedi? Yani şey yapmak için. Avukatımız başka bir şey diyor. Tanıdığımız başka bir muhasebeciyle konuşuyoruz. Başka bir şey diyor. Diğer şirketlerine sahip soruyoruz. Hepsi farklı bir şey diyor. Yarısı yaptık diyor, yarısı yapmadık diyor. Yarısı o yapmazsanız ceza yerseniz diyor. Diğerisi üç sene sonra yapın, boş verin diyor. Şimdi… Yani bu bile bir şey, kafada bir blokaj yaratıyor. Aslında bizim en başından beri bence söylemeye çalıştığımız o. Bunlar çok zor problemler mi? Değil. Çözülemeyecek şeyler mi? Öyle de değil tabii ki. Yani hepsinin çözümü var. Hani sen girsen şu ana kadar konuştuklarımızı alta dizsen, hepsini takır takır çözersin. Ama hepsi kafanın bir kısmını meşgul eden işler aslında. Bence en çok da o insanı yoruyor. Biraz daha orada oranın rahatlamış olması bence bizim, bizi mutlu etti. Yani her konuştuğumuz başlık bizim üzerimizden iş yükü aldığı için biz biraz daha böyle şey zannediyoruz. Evet abi bu iyi oldu noktasındayız diye düşünüyorum.

Berkay Demirbas (25:33) Ben de açıkçası gayet memnunum. Bakalım. Şu ana kadar herhangi bir problemle karşılaşmadık ama sanmıyorum ki karşılaşacağımız problemler hani şey kadar yorucu olsun İstersen burada duraklayabiliriz. Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle diyelim. Senin son kez söylemek istediğin eklemek istediğin bir şey var mı?

Barış Gürbüzler (25:52) Evet. Yo valla teşekkür ederim yine sonlara doğru iyice gazı geldiğim güzel bir konuşma oldu.

Berkay Demirbas (26:07) Yani güzel oldu. Yani esasında konu itibarı ile bir ürün yaptık, bir SaaS yaptık. İlerledi, hızlı büyüdü. Yatırım süreçlerine girdik ve bir noktada şirketi Türkiye dışına taşıma ihtiyacımız doğdu. Aslında zorunluluğumuz doğdu. Bu zorunluluğumuz neticesinde de hem faydalarından hem avantajlarından bahsetmeye çalıştık. Hem dezavantajlarından. Dezavantajı çok olamadı ama...

Mantıklı mı değil mi? göreceğiz. Bu illa yani yurtdışında şirket açın gibi bir şey yapmıyoruz aslında burada. Yani şey meraklısı değiliz bizde. Vatanımızı milletimizi bırakıp... Şey açsam ya şuradan müzik var ya... Bir tane mavi boncuk takışında ölürüm Türkiye. Şeye gireyim buradan da. Sesi arkadan çalsın.

Barış Gürbüzler (26:34) Evet. Değil.

Ya da bir sene sonra yeni bir bölüm geliyor. Neden Türkiye'ye geri döndük? Amerika'daki şirketi kapattık falan diye.

Berkay Demirbas (27:10) San Fransisco sokaklarında yalnız yalnız yürüyoruz değil mi evsiz kalmışız falan. Neden battık diye falan. Bence yani ezcümle yeni girişim adımına atmak isteyen insanların aslında böyle karşılaşacağı, karşılaştığı en büyük problemlerden birkaçı bu aslında. Yani şirketin nereden açalım işte. Biz bazen görüyoruz. Estonya'dan açan var.

Barış Gürbüzler (27:16) Aynen.

Berkay Demirbas (27:39) elektronik olarak işte Air Residency imkandırından faydalanmak için başka ülkelerden açan var gibi gibi. Bizim açtığımız yerde işte Amerika oldu. Avantajları var. Bazı noktaları var. Onlara değinmeye çalıştık diyeyim. O zaman başka bölümde görüşmek üzere Görüşürüz. Kolay gelsin. Bye bye.

Barış Gürbüzler (27:59) Kendine iyi bak.

Diğer Bölümler

11

Selim Tekay: E-Ticaretin Geleceği ve Pazarlama Stratejileri

Bu bölümde Selim Tekay ile e-ticaret sektöründe rekabet, bütçe planlaması, kullanıcı deneyimi ve pazarlama stratejileri üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik.

10

Fırat Berber: Türkiye'de SaaS Satış ve Büyüme Süreçleri

Bu bölümde Fırat Berber, satış kariyerine nasıl başladığını, satışın sanat ve bilim yönlerini, başarılı satış hikayelerini ve satışta danışmanlık rolünü ele alıyor. Ayrıca, ikna süreci ve satış psikolojisi üzerine de derinlemesine bir tartışma yapılıyor.

9

Cemil Toksöz: Yapay Zeka Dijital Pazarlamayı Köreltiyor Mu?

Bu haftaki konuğumuz Cemil Toksöz oldu. Dijital pazarlama ve martech alanındaki 15 yıllık deneyimini ve kariyer yolculuğunu paylaştı. Ayrıca, dijital pazarlama dönüşümünü, AI etkisini, eğitim ve adaptasyon süreçlerini ele alıyor.

8

Uzaktan Mı, Ofisten Mi?

Uzaktan mı çalışmalı, ofise mi gitmeli? Uzaktan çalışma ve ofis kültürü üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

7

Kimlerden İlham Alıyoruz?

Bu bölümde bize ilham verenleri konuştuk. Efsanevi müzik prodüktörü Rick Rubin\'den, yaratıcı yaklaşımlarıyla sayısız sanatçıyı etkileyen, Basecamp\'in arkasındaki yenilikçi zihinler DHH ve Jason Fried\'a kadar, geleneksel çalışma normlarına meydan okuyan isimleri keşfediyoruz. Ayrıca, basketbol sahasının ötesinde liderlik ve mizahıyla bilinen Shaquille O\'Neal\'dan da bahsettik.

6

Neden Handbook Yazdık?

Startup dünyasında handbook yazmanın neden sadece "güzel bir fikir" değil, aynı zamanda bir zorunluluk olduğuna değindik. Handbook\'un şirket kültürü üzerindeki etkisinden, sürdürülebilir bir iş yapma biçimi yaratmadaki rolüne kadar her şeyi konuştuk.

4

Türkiye'de Bootstrap, Girişim Ekosisteminin Zorlukları

Yatırım alma sürecinden sözleşme karmaşalarına, ıslak imza çilesinden regülasyonlara kadar tüm detaylara girdik. Hibrit çözümlerden bahsettik, değişmesi gereken sistemleri masaya yatırdık.

3

Marketing Ajansları, Partnerlik Sistemimiz ve İşbirlikler

Bu hafta martech şirketlerinin ajans partnerliklerine nasıl yaklaşması gerektiğini konuştuk.

2

Kurumsal Şirketlere Nasıl Yaklaşıyoruz?

Bu bölümde Selim Tekay ile e-ticaret sektöründe rekabet, bütçe planlaması, kullanıcı deneyimi ve pazarlama stratejileri üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik.

1

Neden Open Startup Modeline Geçtik

Bu bölümde, neden Open Startup modeline geçtiğimizi ve bunun işimize nasıl katkı sağladığını konuşuyoruz.