Bölüm 8: Uzaktan Mı, Ofisten Mi?
About this episode
Bu bölümde Berkay Demirbas ve Barış Gürbüzler, uzaktan çalışma ve ofis kültürü üzerine derinlemesine bir sohbet gerçekleştirdiler. İspanya\'daki çalışma alışkanlıklarından, ofis ortamının avantaj ve dezavantajlarına, hibrit çalışma modellerinin popülaritesine kadar birçok konu ele alındı. Pandemi sonrası değişen çalışma düzenlerinin getirdiği yeni dinamikler, co-working space\'lerin rolü ve gelecekteki ofis ihtiyaçları tartışıldı. Ayrıca, iletişim ve işbirliğinin önemi, toplantıların etkinliği ve sosyal etkileşimin iş hayatındaki rolü üzerinde duruldu. Online ve offline toplantıların karşılaştırması, verimlilik ve sosyal bağların kurulmasındaki farklılıklar derinlemesine analiz edildi.
📌 Bölümler / Chapters: - 02:36 - İspanya\'da Çalışma Kültürü ve Tatil Uygulamaları - 05:27 - Ofis Çalışma İhtiyacı ve Uzaktan Çalışma - 08:27 - Ofis Ortamının Avantajları ve Dezavantajları - 11:11 - Hibrit Çalışma Modelleri ve Gelecek Vizyonu - 13:56 - Ofis Kültürü ve Sosyal Etkileşim - 16:15 - Ofis Kültürü ve Çalışma Modelleri - 19:56 - Offline ve Online Toplantıların Karşılaştırılması - 24:03 - Hibrit Çalışma Modeli Olarak: Bar Berkay Demirbas (00:00) Gene cızırtı yapıyor bu arada. Günaydın, selamlar. Harika, gayet iyi. Bir yerlerden cızırtı geliyor ama çözemedim. Umarım dinleyicilerimiz rahatsız olmaz. Umarım dinleyicilerimiz rahatsız olup başka podcastlere geçmezler.
Barış Gürbüzler (00:00) Böyle mi? Şimdi nasıl? Günaydın, selam.
Nasıl keyfler? Geliyor mu? Belki acaba mikrofon dan mı?
Umarım dinleyicilerimiz rahatsız olup başka podcastlere geçmezler.
Berkay Demirbas (00:21) Şu an yani her sesi alıyor şu anda. Öyle söyleyeyim. Bir ulutu var. Heh bir daha konuş. Durdun. Çok iyi. Kıpırdamadan öyle konuş. Çok iyi. Hiç kıpırdamamal lazım. Çok iyi oldu.
Barış Gürbüzler (00:29) Nasıl şimdi? Allah Allah.
Çok iyi oldu
nasılsın öncelikle nasıl keyifler?
Berkay Demirbas (00:43) Süper harika bir haftasonu geçirdim. Sen ne yapıyorsun? Nasıl gidiyor?
Barış Gürbüzler (00:46) Valla ben de iyiyim ya. Keyfim yerinde biraz sıcak yorgunluğu var ama onun dışında bomba bir ay oluyor yine.
Berkay Demirbas (00:58) Hangi aydayız? Temmuz ayındayız değil mi? Yani benim geçen senelerden hatırladığım temmuz\'a kıyası biraz daha sıcak. İnsanlar hakikaten yani nasıl çalışıyor, ne yapıyor bilmiyorum. Hatta e-mail\'lerin sonuna da eklemiştik klimanın altında fazla durmayın diye.
Barış Gürbüzler (01:00) Mmh.
Burada...
Aynen öyle. burada çok ilginç bir şey var. Bugün konuşacağımız konuyla da biraz bağlantılı. İnsanlar İspanya\'da özellikle Ağustos ayında ofisi kapatıyor. Ve mesela tüm ofis iki hafta off. O kadar böyle şey, bu da böyle o kadar yaygınlaşmış bir halde ki gerçekten Ağustos ayında çalışan şirket yok. Kimse çalışmıyor.
Berkay Demirbas (01:26) Hımm.
Ne yapıyorlar abi?
Barış Gürbüzler (01:39) Tatil, herkes tatildi.
Berkay Demirbas (01:42) uzun dönem siesta gibi düşünebilir miyiz?
Barış Gürbüzler (01:45) Abi evet ve diğer şirketlerde çalışmadığı için vakit kaybeder. Yani böyle bir şey hani böyle bir olur ya bir tarafına iş gelir ama sen tatildesindir. Herkes tatilde olduğu için iş de gelmiyor. Eğer üretim üretim yapmıyorsan ki galiba üretim yapanlar bile durduruyor. Harbiden kimsenin çalışmadığı birkaç hafta var böyle burada. O şekilde çözmüşler bu yaz sıcaklarını kontrol altında almayı yani çalışmıyorlar.
Berkay Demirbas (02:13) Yani nasıl bir yöntem nasıl bir formül bilmiyorum ama umarım işe yarıyordur yani şey gibi hissettim kendimi böyle cır cır böceğiyle karınca mıydı ateş böceği miydi? Biri yazın yatıyordu kışın çalışmıyor muydu öyle bir şey vardı onun gibi bir şey olmuş
Barış Gürbüzler (02:26) Evet.
Aynen. Cırcır böceği galiba günün sonunda sıkıntıya düşüyordu kışın. Evet. Aynen.
Berkay Demirbas (02:32) Ya da
Çalışmayınca evet yani yan gelip yatıyordu Bunlarda
bence öyle bir yani sıcak diye çalışmamazlık bilmiyorum. Yani yavaş çalışırsın ama hiç çalışmamazlık bence aymazlık ya Bunu söyleyebiliyor musun? Yani bunu İspanya yetiği hükümetine söyleyebilirsen Bir şey olsun, şey arasın
Barış Gürbüzler (02:45) Davet.
Yani... Ama iki hafta ya.
Abi, hassaslar
bu konuda. Mesela geçen şeyi öğrendim. Mesela burada, Barcelona\'da devlet dükkanlara sadece bir sene içerisinde kısıtlı miktarda pazar günü açık olma izni veriyormuş. Yani diyor ki mesela, bir sene de maksimum sen 8 pazar dükkanı açabilirsin.
Pazarları gerçekten hiç kimse çalışmasın yine ve herkes dinlensin diye. Bunların altında yatan bir şey var hep. Böyle işçinin haklarını koruma gibi başlıklar var. Tüketiciye birazcık biniyor. Hani böyle mesela markete gideceksin, pazar gidemiyorsun gibi bir şeyler var. Ama amaç orada hani kasiyerde pazar tatilini yapabilsin aslında.
Berkay Demirbas (03:42) Evet yani genel düşündüğünüz zaman işçi işçi ve haklarının düşündüğünüz zaman çok makul bir şey aslında yani şeylerin böyle eee agresif patronların eee isteklerini en azından şey yapmıyorlar ama bir yandan dediğin gibi yani tüketici kısmını da düşünmen gerekiyor eee yani tatil bence bu işin çözüm değil yani
Barış Gürbüzler (04:01) Türkiye\'de de mesela
şimdi geçen turizm çalışanlarının tatil düzenini 6 gün çalışıp 1 gün izinden 10 gün çalışıp 1 gün izine çevirmişler mesela. Bu değişikliği. Diğer bir bakış açısı. Neyse.
Berkay Demirbas (04:18) Şey yapan startuplar
da var yani işte full full çalışan. Tüm tüm hafta full
Barış Gürbüzler (04:23) Evet evet.
Onun ismi biz de seninle konuşuyorduk ya yani San Francisco\'da popüler. Ama olayın asıl çıkışı Çin\'miş bu arada o modelin. 9-9-7 ya da 9-9-6. Yani sabah 9, akşam 9, haftanın 6 ya da 7 günü.
Berkay Demirbas (04:38) Aynen.
Ve onu 2-3 cycle devam ettiriyor falan. 1,5 ay boyunca ondan sonra geriye dönüyor.
Barış Gürbüzler (04:48) Aynen.
Yani o da tartışılır abi, da ayrı bir uzun konu. Sağlıklı mı değil mi? Ama bugünün konusu değil.
Berkay Demirbas (05:00) Bu günün konusunda çok
belli. Bu günün konusunda... Ya da biz acaba başka bir bölüm mü konuşsak? bu... Biz bugünkü... Evet ya bu daha ezekti. girizgahı başka bir şeyden de yapabilirmişiz ama... Neyse ama benziyor aşağı yukarı. Bugün konuşmak istediğimiz konu... Remote working ya da... Remote uzaktan çalışan startuplar... Office açmalı mı?
Barış Gürbüzler (05:08) Bu çok ilginç bir şeydi.
Evet.
Berkay Demirbas (05:26) var mı hakikaten? Biz ofissiz...
İdare ediyoruz ama ne gibi zorluklarla karşılaşıyoruz falan Bence bunu bir konuşabiliriz
de bir sonraki hafta hiç konuşmamak üzerine tekrardan devam edebiliriz. Tişörtüm kilenmiş ya gözüm ona çarptı da umarım izleyen şeyler rahatsız olmuyordur Promosyon Measure Camp sponsor
Barış Gürbüzler (05:43) Hiç önemli değil. Hiç belli olmuyor.
Berkay Demirbas (05:50) giyin istedim ama sanırım bir lekelenmiş
Barış Gürbüzler (05:54) Hiç belli olmuyor. Sen seyreden kadar da fark etmemiştim. Öncelikle ben şunu sorayım. Ofis, böyle full time bir ofise gidip çalışmak ister miydin? Hardal\'ın bir ofisi olsa. Kadıköy\'de.
Berkay Demirbas (05:56) Yorumlarda yaz.
Çok.
Çok isterdim. Yani en çok istediğim şeylerden bir tanesi. Bunun birçok aslında legal gerekçeleri de var. İşte ne bileyim kargoların gelmesi, kargo evraklarının olması, yani işin hukuki tarafları, legal taraflarına hizmet eden edebilecek bir tarafları da var. Benim şahsi böyle isteğim de gerçekten Netflix dizilerindeki, startup dizilerindeki daha doğrusu bir şeyimizin olması.
ihtiyacımızın olması. Yani ben gelip millete su tabancasıyla falan ıslatmak istiyorum ya
Barış Gürbüzler (06:34) Ofisi.
Berkay Demirbas (06:42) toplantı esnasında bir anda içeri girip böyle bağırmak istiyorum falan. O yüzden böyle yaramazlıkların yapabileceği bir ortam hayal ediyorum. Sen ister miydin?
Barış Gürbüzler (06:53) Abi ben açıkçası karmaşık hislere sahibim bu konuda. Bir taraftan isterdim ofisimizin olmasını. Bir taraftan da daha az iş hallederdim, hissi var ofisimiz olsa. Yani böyle artıların ve eksilerini bir tarafa koyarsan ofiste böyle boşa geçen vakit çok oluyor bence bir taraftan.
Ama bir taraftan da gerçekten o ofis, daha doğrusu ekip ruhu, şirkete bağlılık, ekip içi, iletişim kopuklarını çözme gibi noktalarda bence çok değerli oluyor. Fakat işte o çizgileri çizmek lazım. Benim şu ana kadar çalıştığım her ofiste, ofiste durma hali...
Böyle günlük hayatımın çok üstüne çıkmaya başlamıştı. Yani hiçbir zaman ben çalıştığım ofiste... Ne bileyim, 6\' çıkmadım yani. Hep o altı... İki defa falan. Yani o...
Berkay Demirbas (07:53) Daha erken çıktın herhalde.
öğle namazına bir
takip
Barış Gürbüzler (07:59) 10
gibi geliyordum, 3 gibi çıkıyordum falan. Yok yani. E geliş saati merkezine çekilmeye başlanıyordu. Mesela diyorum iş 9\'da başlıyorsa ben böyle yavaş yavaş 8.30, 8 gibi ofise geliyordum. Neden? Herkes gelmeden iş halledeyim diye. Ve çıkış saatim geçleşmeye başlıyordu çünkü herkes diktikten sonra kafam rahat iş halledeyim diye. Bir anda ben sabah 8\'de ofise gelip akşam 8\'de çıktığım çok senaryo oldu. O da ofis...
içerisindeki işaret ediyor bende hep. Vakit kaybı ve dikkat dağıtma konusuna. O yüzden karışık hislere sahibim açıkçası.
Berkay Demirbas (08:39) inanıyorum bu arada ya yani o iletişimi en azından ekip içi iletişimi körükleyeceğini insanların birbirini daha iyi anlayabileceğini burada çünkü çok fazla Slack falan kullanıyoruz ve yazılı iletişimde karşı tarafın bizi nasıl anladığını çok bilmiyoruz. Anladığını varsayarak ilerlemek zorunda kalıyoruz. Bu da iletişim eksikliklerine yol açıyor açıkçası. Özellikle yeni kuşakla birlikte o dikkat dağınıklığı
Barış Gürbüzler (09:00) Evet.
Berkay Demirbas (09:02) süresi düştüğü için yani dikkat süresi düştüğü için
okunamıyor yanlış anlaşılabiliyor vesaire. Bence fiziki ortamda bir arada olmak bunun önüne güzel bir şekilde geçebilir ama şey hissiyatını da anlayabiliyorum yani sanki daha az verimli çalışacakmışız hissiyatı ama bence de tam tersi yani onu birbirimize körük dediğimiz noktada ne bileyim yani mesela birlikte yan yana çalıştığımız zamanları hatırla mesela çok değil
Barış Gürbüzler (09:31) İki defa.
Berkay Demirbas (09:32) Hani birbirimizi böyle
şey yapıyoruz. Yokça bayağı çalıştık Ve şey yani birbirimize yani fiziki ortamda birbirimize şey yapıyoruz. Abi sen şimdi neye bakıyorsun? Hangi işe bakıyorsun? Ne yapıyorsun? Hadi önce şu işi halledelim. Sonra bakarız falan gibi hani öyle birbirini körüklemek kısmı biraz daha iyi olabiliyor. Burada mesela biz yeni yeni başladık işte. Hani bizim de şu andaki ofisimiz yok.
Bir kısmımız Ankara\'da, bir kısmımız İspanya\'da, İstanbul\'da. Mesela peer working zaman aralıkları belirleyip takvimlerde. Birlikte çalışmak istedikleri zaman, istediğimiz zaman oradan hep bir araya gelip çalışabiliyoruz. Bu biraz daha verimli oluyor açıkçası. Buna da ihtiyaç var. Ama aynısını fiziki bir ortamda yapmanın belki bir takım maliyetleri olabilir ama online olarak ne kadar verimli bilmiyorum. Ben açıkçası...
Özledim, istiyorum ofis ortamını, ofis kültürünü, ofisteki Berkay\'ı aslında. Ama ne kadar gerekli ne kadar elzem onu bilmiyorum açıkçası.
Barış Gürbüzler (10:32) Açıkça
ben şeyi düşünüyorum abi. İşin iki tane noktası var. Ben çok evden çalışma taraftarı değilim. Biliyorsunuz zaten ben şu an evden de çalışmıyorum. Her gün bir co-working space\'e gidip oradan çalışıyorum. Onun da temel sebebi... bir rutin istiyor vücut bence. Ben evde de yapılabilir ama evde çok zor yapıyorum. Çok dikkatim dağılıyor. Bir anda mesela...
mutfağa girip işte bulaşık makinesini boşaltırken buluyorum kendimi toplantı arasında falan böyle. Ya da böyle bir, ya şurayı bir süpüreyim ya da kendime ufak bir yemek hazırlayayım derken bir bakıyorum böyle tava çeviriyorum falan yani böyle.
O rutini kurumak iyi geliyor. şeyi yapabilmek. Tamam ben abi işten çıktım. kaç saat? Saat üçte mi çıktım? Dörtte mi çıktım? Öğlen mi? Biliyorsun. Çok geçe kalmayı sevmem. Kapattığımda laptopu. Okey artık ben hani işi bıraktım. Artık diğer hani aktivitlere odaklanabilirim demek hoşuma gidiyor.
Evde onu çok zor yapıyorsun. Çünkü evde o bitmiyor yani. Sürekli bir yarı çalışma, yarı yaşama hali var. Onu dengeleyebilmek bence en zoru. Yani bence evde çalışmanın da en zor kısmı o. Fakat diğer taraftan bizim o birlikte çalıştığımız zaman ki vakitlerin kaliteli ve değerli olmasının sebebi de bence her gün olmuyor oluşuyor. Yani biz her gün yan yana olsak...
O kadar ben aynı kaliteyi yakalayabileceğimizi düşünmüyorum çünkü birlikte olmanın verdiği o şey var. Şu an birlikteyiz, bu an değerli. O zaman birlikte kafı örebileceğimiz konuları konuşalım. Gibi şey var bence işin. Farkı var.
Berkay Demirbas (12:11) Ben de aynı şeyi düşünüyorum ya. aslında her gün bir araya geldiğimiz zaman ve o aynı üretkenliği yakalayamayacağımızı düşündüğümüz zaman bence orada bile birbirimizi körükleriz. Yani mesela şöyle bir şey ikimizden biri diyebilir. Abi saı ya şu an bir çalışmasım yok.
Gel bir hava alalım yürüyelim falan ya da başka bir şey yapalım gel boşver bir kahve içelim falan gibi yani bence bu şeyi daha iyi verebilir ama dediğim gibi yani işin sabah o bahsettiğin rutini evde yapamıyor oluşun belki de pandemiyle birlikte bunu biraz içselleştirdik ne bileyim yani daha Zoom\'u kullanmaya bile şirketler de yeni yeni adaptör olmaya başladı ki 5 yıl geçti yani işte Slack\'dir işte Microsoft Teams\'dir odur budur
Barış Gürbüzler (12:28) Anam.
Evet.
Berkay Demirbas (12:52) Şimdi hal böyle olunca biraz da hibit dönüşler başladı ofislere. Yani eskiden işte 3 gün geliniyordu 2 gün gelinmiyordu falan. Şimdi biraz daha böyle o süreler yavaş yavaş arttı. Çünkü şöyle de bir taraf var yani ofisin belli bir maliyeti var finansal olarak. İşte kirası, elektriği, suyu ve oradaki bir takım giderler, demir başlar. Oralara harcanmış olan bir yatırımlar var. İşte masasından tuttu, sandalyesine başka bir şeyine
Dolayısıyla onların bilfil çalışanlara aslında hizmet etmesi gerekirken çok kısa vadeli hizmet ettiği noktada bu sefer patronlar arasında bir şey başlıyor.
Mikro manage etmeye başlıyor işte sen şu anda ne yapıyorsun neredesin nereden çalışıyorsun hatta sırf buna hizmet eden tuğlar falan çıkmaya başladı. O yüzden bence biraz yani o kültür dengesini zaten oturttuktan sonra yani o kadar böyle kurumsallaşmadığı müddetçe ben hakikaten yani o rutin dengelensin ve o yaratıcılık
Barış Gürbüzler (13:41) Aynen.
Berkay Demirbas (13:56) Orada körüklensin diye bir ofis isterim açıkçası yani orası bizim mabedimiz olsun ve herkes oraya girdiğin zaman üretken bütün yaratıcılıklarını konuştuğumuz işte brainstorm yaptığımız Scrumlarımız orada yaptığımız ya da belirli kararları orada aldığımız. Müşterilerimizi oraya davet ettiğimiz ya da işte happy hour\'larımızı yaptığımız bir mabet gibi bir şey olması gerekiyor bence bunu online tarafta yapmaya çalıştığı zaman asıl
iş orada bozuluyor. Tamam çalışma kısmını kültürünü hallediyoruz ama online happy hour\'larımız hiç zevkli geçmiyor bence. Online not safe for work zamanlarımız çok böyle zoraki geçmeye başladı. Eskiden şey yapıyorduk işte hex ball oynuyorduk haftanın bir günü işte resim sevinci yapalım dedik o biraz böyle kaldı falan. Bence iş dışı aktiviteleri için de bence ofis dengeliyici bir unsur.
Barış Gürbüzler (14:53) Katırlıyorum. Bence işte işin iki bacağı varmış gibi geliyor bana. hem çalışma kültürü çok...
online\'e dönmeye başladı. Yani sen mesela bugün bir ofis açıyor olsan içeriye en azından böyle bir 10 tane falan phone booth koyman gerekiyor. Ki insanlar sürekli online toplantı yapabilsin. O yüzden ofislerde artık çok weird bir vibe var böyle. İnsanların yarısı ufak odacıklarda ekran karşısında konuşma yapıyor. Ve sonra... Evet.
Berkay Demirbas (15:12) Hıhı.
Star Trek\'ten sahne gibi değil mi? Herkes
tüpün içinde
Barış Gürbüzler (15:25) Evet,
şey yani, mesela atıyorum büyük masalar var. Büyük masalar hiçbir zaman kullanılmıyor çünkü artık müşteriler ofise davet edilmiyor ya da sen böyle ekip toplantısı yapsan belki yapıyorsun.
Öyle olunca ofisin katma değeri bence biraz azalıyor. O toplantılar arasında çünkü eski geleneksel sistemde ofiste senin geçirdiğin bir vakit var ve sen belki günde iki toplantı yapıyorsun zaten. Geri kalan kısım daha farklı bir akışta ama şu an yeni düzende günde zaten eğer satış ekibindeysem bilmem neysem falan, customer successsen zaten günde minimum 6 toplantı falan yapıyor insanlar neredeyse.
Berkay Demirbas (16:05) Normalde
Barış Gürbüzler (16:05) ki bu da başka bir... Evet evet. Aynen.
Berkay Demirbas (16:06) de yapıyorsun. Developer falan san da aslında bunu yapmak zorunda kalıyorsun. Yani atıyorum gün 6 saat çalışıyorsun 6 saat kod yazmıyorsun. Yazamıyorsun zaten sürekli bir bölünme var bölünüyorsun. Birileriyle iletişim haline olman gerekiyor.
Barış Gürbüzler (16:14) Tabi ki.
İşte
orada da o yüzden böyle internal tarafta kalanlar için belki o düzen mantıklı ama externala bakanlarda ofis gerçekten bir yük olmaya başlıyor bence. Ben şeyin çok destekçisiyim. Bence o online birlikte vakit geçirmenin önüne pardon offline de vakit geçirmenin önüne geçemeyecek hiçbir zaman online. Sen istediğin kadar böyle etkinlikler yap vesaire.
Ama işte ben yine şey diyorum, bunun kısıtlı olduğu versiyonlar her zaman en değerlisi oluyor. Yani sen her gün iş sonrasına böyle bir muhabbet zamanı işte chill vakit, happy hour koyarsan bu sefer insanlar ofiste yaşamaya başlıyor.
Ben mesela onun destekçisi olmayan taraftayım. Yani evet birlikte ofiste vakit geçelim çok güzel ama herkes evine gideceği zamanı da bilsin. böyle o sosyal hayatla iş hayatını yakınlaştırmak güzel. İççe geçirmek bence...
güzel değil yani. O orada böyle bir şeye dönüşüyor konu. Ayrı bir probleme dönüşüyor anlatabiliyor muyum? Mesela Türkiye\'deki ofislerdeki o saatlerce süren sigara muhabbetleri falan filan da. İşin diğer tarafı tabi ama dengesini bence kurabilmek önemli.
Berkay Demirbas (17:41) Sürekli bir small talk, hadi sigaraya, hadi kahveye, işte hadi çocuğum servise geç kaldı sabah, işte eşime şu hediyeyi alacağım, ne yapayım. İşte öğlen ne yemek var, akşam servis kaçta kalkıyor dediği gibi. Hani o şeyi anlayabiliyorum bu sefer ama online\'da da şöyle bir problem var bu arada. Offline olması gereken zamanı bilmiyor. Yani ofisteyken eve gitmesi gereken zamanı bilmiyor ama evdeyken...
Barış Gürbüzler (17:51) Tövbe amin.
Evet evet.
Berkay Demirbas (18:05) Ne zaman offline olması gerektiğini bilmiyoruz. Zart diye hemen size çok hızlı girebiliyorsun ama ofis kültürü ya da böyle bir şey olsa, üstünü giyeceksin, duşunu alacaksın, yemeğini yiyeceksin, kahveni içeceksin, ofise gideceksin, belki bisikletine gidiyorsun falan minimum yarım saatlik bir gecikme var, 20 dakikalık gecikme var. O yüzden o biraz böyle durdurabiliyor ama ofisteyken eve gitme kültürünü belki tam tersi adapte ettirebilirsen. Bence onun dengesi
Barış Gürbüzler (18:08) Evet.
Aynen.
Berkay Demirbas (18:33) Bence
kurulabilir. Şöyle bir şey aklıma geldi. Yani co-working space\'lerden ziyade... co-happy-hour space\'leri falan olsa. Hani çünkü insanlar bir şekilde çalışıyor ya. Mesela bar. Bak güzel fikir. Bar mantıklı. Co-bar.
Barış Gürbüzler (18:40) Mantıklı. Bar demek istiyorsun yani.
Yani bu şeye böyle çok şey gidip şey bulacakmışsın.
Abi bir tane konsept olsa sen bir menümden sipariş versen ve yemek yiyen gelse falan. Restoranı falan bulacağız en son.
Berkay Demirbas (19:00) Yani neden bu kimsenin aklına gelmedi bilmiyorum.
Barış Gürbüzler (19:04) ahahahah
Berkay Demirbas (19:05) Ok,
çünkü co-working space\'ler çalışmıyor, şu yüzden çalışmıyor. İşe yaramazsın sebebi herkes zaten bireysel olarak çalışma kültürünü kendi içinde içselleştirmiş durumda. Yani, bilgisayarını açıp ya da kağıt karabinini alıp kendi başına zaten çalışıyor. Ortak bir çalışma alanı sadece onun odağını bence belki arttırabilir. İşte insanların kütüphanede daha iyi çalışıyor ama evde biraz dikkatini dağılıyor, orduşu gibi işte. Dediğin gibi mutfağa gidiyorsun, bulaşık çıkıyor, bir şey yapıyorsun falan. Ama tam tersi yani.
Barış Gürbüzler (19:30) Aynen.
Berkay Demirbas (19:34) Zaten bunları çalışıyorken kafanı boşaltmak için bir co-alan atanınsa... Ama hani illa bar olmasına gerek yok. Hakikaten yani o small talklarının yapıldığı, o networking yapıldığı... Çünkü o co-working space\'lerin de %50\'si amacı network yapmak falan yani. Network\'ten karşısında kendi iş arkadaşın da olabilir.
Barış Gürbüzler (19:53) Zaten...
Zaten o yüzden co-working spacelerin çoğunun şey var işte akşam etkinlikleriyle bilmem neleriyle biraz ilgi çekmeye çalışıyorlar çünkü zaten dediğin gibi çoğu insan onun için gidiyor. Peki sana şeyi soracağım offline toplantılar ve online toplantıları kıyasladığında hangisi ni desteye ekleyenlerdensin? Bu bu arada external da olabilir, internal da olabilir. Neden?
Berkay Demirbas (20:03) Mesela Evet
Kesinlikle offline.
Sen online kaç toplantıda hatırlıyorsun ve offline kaç toplantıda hatırlıyorsun? Ben sana öyle bir soru sorayım. Offline\'larımızı hatırla geçen sene.
Barış Gürbüzler (20:33) Ha bizim interneli evet ama mesela şeyi düşünüyorum yani... Evet evet ama daha az çünkü o yüzden hatırlıyorum yani.
Berkay Demirbas (20:36) Yo external. Gittiğin toplantılar.
Bence... şöyle... daha fazla evet yapamazsın çünkü hepsi birer maliyet abi yani. Taksiye bin, oraya git, oraya git... Uzun uzun şeylerdi. Ama... offline hani... daha hatırlanabilir ya, ya da daha... karşılıklı emeğin verildiği bir şey olduğu için... belki satışların daha...
Arta bilir anladın mı? Çünkü burada online adamın hani bir tuşa basmasıyla giriyorsun ve bir tuşa basmasıyla çıkıyorsun. Yani herkes için geçerli ve o toplantının bir emniyeti belki kalmayabiliyor. Bir karşılık gibi bir şey verilebiliyorsa ne ala ama fiziki yani şeyi düşün işte oraya gidiyorsun otoparkı arıyorsun park yeri buluyorsun mekanı buluyorsun asansöre çıkıyorsun sana çay kahve veriliyor orada bir vakit geçiriyorsun belki süreç daha uzun online daha fazla kişiye reach yapıyorsun
Barış Gürbüzler (21:04) Tabi ki.
Evet.
Berkay Demirbas (21:33) Ama online, offline\'deki akılda kalıcılık ve ehemmiyet bence daha yüksek. İkna etmek de bence daha yüksek olabilir bu arada.
Barış Gürbüzler (21:40) Açıkçası...
Bu arada toplantı işte müşteri toplantısı da olabilir, satış da olabilir, internal da olabilir. Bence şey kısmı kesinlikle doğru. Daha çok tanıyorsun birbirini. Çünkü o baştaki ve sonundaki chit chat, böyle havadan sudan konuşma yani topladığında bazen uzuyor yani böyle yarım saat, kırk dakika hani 20 başta 20 sonunda falan derken o çay kahve muhabbetinden zaten çok fazla bence ilişki kuruluyor.
Berkay Demirbas (21:55) Evet.
Barış Gürbüzler (22:12) Toplantı... Bazı işte toplanrılara ara veriliyor. Böyle sigaraya çıkılıyor falan hani.
Berkay Demirbas (22:18) Onlar en iyisi de onlar yapsan ya, herkesin şurada GoPro kamera,
terastasın böyle sigara falan içiyorlar. Şey geldi aklıma, bir yana, diğer kollarım var ya, onu böyle çakmakla ateşe yakmaya çalışıyorsun.
Barış Gürbüzler (22:23) VR\'la abi sigara mı olası? Sadece online\'ın... Çakmak
lazım. Sen VR\'la tutuyorsun Rüzgar olmasın diye. Ya bence...
Online\'ın kesinlikle o şeyin olmaması çok kötü. Yani direkt konuya giriyorsun ve çıkıyorsun ve adamın bazen dikkati bile sende değil. Çünkü ekrana bakıyor ve bir sürü mesaj falan geliyor. Ama o şeyi hiç özlemiyorum ben dürüst olmak gerekirse. Bana hep çok vakit kaybı gibi geliyordu abi. Yani bir tane toplantı yapacağım diye üç buçuk terliğimi giyemiyorum. Bir.
Berkay Demirbas (22:52) Aynen.
Öyle. Terliğinle gidersen evet öyle.
Barış Gürbüzler (23:08) İstanbul\'da hele öyle arabaya biniyorsun falan falan ölüm. Üç saat gidiyordu ya o beni mahvediyordu yani.
Berkay Demirbas (23:12) Rezalet abi, rezalet yani. Tabii tabii.
Zaten reza... O işin şey kısmı, kötü kısmı yani. İyiki ki... İyi ki zaten böyle bir şey dönmüş ama... Anlayabiliyorum yani şeyi de... Belki... Arası dengesi bulunabilir bence ya. Online de olabilir yani bu.
Barış Gürbüzler (23:22) Evet. Yo yo, dediğim gibi.
Yani evet.
Bence işte... Evet offline o dediğin gibi o muhabbet kurma falan şeyi güzeldi yani böyle. Sen ne yaptın, ne yapıyorsun falan filan derken.
Berkay Demirbas (23:40) Bir de karşılıklı efor veriyorsun ya o biraz böyle hoş senin gittiğin yolu karşındaki adam da gidiyor. Şöyle ki adam adam diyor yani şey yapıyorlar
Barış Gürbüzler (23:45) Evet, doğru. İnsan.
Berkay Demirbas (23:48) insan da o kadar yol gidiyor. Onun da beklentileri var. Onun da stresleri var. O da çileye giriyor. da bir şey istiyor falan. O yüzden bence bir dengesi bulunabilir. Bama bu demek değil ki yani offline\'a yarın dönelim.
Barış Gürbüzler (23:54) Hıhı.
Berkay Demirbas (24:03) Ama ben bir noktada ofisin gerektiğine hakikaten inanıyorum. Yani şeyi de girmiş olalım
Barış Gürbüzler (24:03) Evet evet.
Berkay Demirbas (24:10) Biz şu anda nasıl çalışıyoruz? Biz şuan şirketin merkezi Amerika\'da ve Türkiye\'de de yerleşik bir şirketimiz var. Ama fiziki olarak bir ofisimiz yok. Herkes uzaktan çalışıyor, remote çalışıyor. Ama haftanın belirliği günleri ya da işte iki ayda bir, üç ayda bir İstanbul\'da toplanıp bazı co-working spacelerde bir araya gelip çalışıyoruz falan. Ne kadar böyle etkili olaya bilmiyorum.
Barış Gürbüzler (24:19) Hıhı.
Berkay Demirbas (24:32) Bunlar avantajları. Çok global olarak ilerleyebiliriz. Dezavantajları da... Mesela evim... Şu an şey oldu. Evrak deposu oldu yani. Arşiv falan. Dostyaların üstünde... Hani üstünde dosyaya yazan dosyalar vardır ya... Onlarla falan da oldu. İşte kaşe maşe falan var. Beni
Barış Gürbüzler (24:49) Evet.
Berkay Demirbas (24:54) değil. Ama maalesef öyle.
Barış Gürbüzler (24:54) Abi evet. Bu
arada şöyle bir şey var benim önceki işlerimden birinde yaşadığım durum. Şirket remote\'du ama bir tane de ana ofis vardı. Ve iki ayrı şirket gibiydi. Yani bence mesela şöyle de bir şey var. Biz yarın bir gün bir ofis açacak olursak bir yerde ben şirketteki herkesin de orada olmasını isterim.
Ya böyle full gerçekten fiziksel dönüyoruz\'un ötesi bir şey olacak. Ya da bizim şu an konuştuğumuz şey fikri de iyi. Yani böyle bir ofis var. İsteyen gider, isteyen orada çalışır. Zorunluluk değil ama herkes açık bir kapı gibi.
Berkay Demirbas (25:17) Ben de evet.
Hıhı.
Barış Gürbüzler (25:35) bir nokta yani böyle hibrit de değil aslında sadece gidebileceğin bir yer olması. Bence güzel. Zaten eğer orada sistemi doğru oturtursan insanlar oraya mutlu bir şekilde de gider yani. Sadece işte İstanbul gibi bir yerde işin en zorlu kısmı ulaşım. Oradaki kaybedilen vakit.
Fakat böyle dengeyi kurmak önemli yoksa dediğim gibi ayrı bir kültür oluşmaya başlıyor. Ofistekilerin yarattığı kültür vs. remote çalışanların yarattığı bir kültür. Hele büyük bir yapıya evrildiğin zaman. O yüzden oldukça da kritik bir başlık yani. Özellikle start-up\'larda.
Berkay Demirbas (26:12) Ben istiyorum. Yarın mı açarız,
sonra mı açarız. Bir tane ofisimiz hakikaten olsun ve ben su tabancamla millet ıslata ıslata toplantılara girmek istiyorum.
Barış Gürbüzler (26:21) Tamamdır. Peki şey...
Berkay Demirbas (26:24) Spiderman
falan da olur. Duvara atan Spidermanlar falan var ya.
gadget şeyler olsun. Gadgetler olsun.
Barış Gürbüzler (26:32) Evet evet bence de o anladım ne demek istediğini o birazcık daha eğlenceli bir ruhu
Berkay Demirbas (26:40) Tabelasını ya da duvara grafiti çizmek orayı eğlenceli yapmıyor.
Barış Gürbüzler (26:39) Peki.
Aynen.
Berkay Demirbas (26:51) Anlatabildim mi? Ya da tabelayı eğlenceli ya da happy hour yapmak oraya eğlenceli yapmıyor. Oraya eğlenceli yapan patronun insanlara tutumu ya da insanların patronunu tutumu çalışanları vesaire. O yüzden de yani bunu online çok sağlayamıyorsun bence.
Barış Gürbüzler (27:02) Peki şey bir... Peki kendinde
bir köşe ofis istiyor musun? Ofisin içerisinde böyle bir tane önde Berkay, Berkay camekanı. Kapıyı kapatır mısın çıkarken falan dediği.
Berkay Demirbas (27:09) Yoo Asla camekanlı falan değil mi? Şey Muhtar
şeyinden bahsediyorum muhtar odası Böyle şeyli sümenli falan böyle Ve bilgisayar yok. Masada bilgisayar yok. Onu isterim. Evet Deli gibi
Barış Gürbüzler (27:20) Muhtar odası. Kalemle falan aynı. Su alır mıydın falan diye. çay. Evet abi, ben bak onu isterim. Masada bilgisayar olmaya. Böyle şey mesela, bilgisayarının şifresini unutmuşsun abi. O kadar uzun süredir bilgisayar açmamışsın ki. Neydi bunun şifresi falan?
Berkay Demirbas (27:42) Tozlanmış postite yazmışım köşeye
Birini birine soruyorum 1-2-3 ünlem
Barış Gürbüzler (27:46) Post-it\'e yazayım. Ama şifre de şey mesela 1-2-3 falan zaten. Böyle Hardal 1-2-3.
Olmuyor mesela IT\'yi çağırıyorsun, IT geliyor. şifreni resetiliyor.
Berkay Demirbas (27:56) Ama IT falan varsa ben öyle bir şey hayal etmiyorum ya. IT\'nin odama gelip bilgisayar şifresini şey yapacağı. Ama bilgisayarsız oda ve eğlenceli bir ortam isterim ve en azından şu dökümanları bir yere koyma vakti geldi çünkü gerçekten dört döküman oldu ve raf alma zamanı geldi. Hani şeyden çıktı zaten raf mı almak, ofis mi tutmak? Bence ofis tutmak daha mantıklı raf almaktan.
Barış Gürbüzler (28:10) Evet evet.
Bu gidişle de bir ofis tutacağız gibi duruyor.
Berkay Demirbas (28:26) İnşallah, bilmiyorum, ben çok isterim. Zaten oraya doğru gidiyoruz.
Barış Gürbüzler (28:30) Güzel. Teşekkürler bu... şey, ikilem arasında. Fikirlerini beyan ettiğin için. Bunları deyip yarın tamamen fiziksele geçecekmişiz. Öyle bir konuştuk ki şey hissi yandı. Yarın biz her şeyi kapatıp... böyle bir tane fiziksel ofis tutup... beş gün, haftanın beş günü zorunlu falan diyeceğiz. Aynen. Evet, evet. Abi neden olmasın ya?
Berkay Demirbas (28:37) Ben teşekkür ediyorum. Güzel bir konu oldu. Müracaat, ofis falan böyle bir şeyler yazıyoruz. Müracaat, üst kat. Server side 100 lira.
Barış Gürbüzler (28:58) Abi ben iş ilanlarını severim bu arada ya. Hani böyle her türlü server side yapılır. Evet. Okey. O zaman bir sonraki meet\'de görüşmek üzere.
Berkay Demirbas (29:06) O zaman teşekkür ediyorum.
Çok güzel bir bölüm oldu. Gene 5 dakika öncesinden karar verdiğimiz ve... onu konuştuğumuz haftaya... değiştiriyorduk yine ha. O zaman haftaya aynı gün ve aynı saatte görüşmek dileğiyle... görüşürüz. Kolay gelsin. Bay bay. Hoşça kalın.
Barış Gürbüzler (29:14) Az daha konuyu değiştiriyorduk. Bay bay.
Diğer Bölümler
Selim Tekay: E-Ticaretin Geleceği ve Pazarlama Stratejileri
Bu bölümde Selim Tekay ile e-ticaret sektöründe rekabet, bütçe planlaması, kullanıcı deneyimi ve pazarlama stratejileri üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik.
Fırat Berber: Türkiye'de SaaS Satış ve Büyüme Süreçleri
Bu bölümde Fırat Berber, satış kariyerine nasıl başladığını, satışın sanat ve bilim yönlerini, başarılı satış hikayelerini ve satışta danışmanlık rolünü ele alıyor. Ayrıca, ikna süreci ve satış psikolojisi üzerine de derinlemesine bir tartışma yapılıyor.
Cemil Toksöz: Yapay Zeka Dijital Pazarlamayı Köreltiyor Mu?
Bu haftaki konuğumuz Cemil Toksöz oldu. Dijital pazarlama ve martech alanındaki 15 yıllık deneyimini ve kariyer yolculuğunu paylaştı. Ayrıca, dijital pazarlama dönüşümünü, AI etkisini, eğitim ve adaptasyon süreçlerini ele alıyor.
Kimlerden İlham Alıyoruz?
Bu bölümde bize ilham verenleri konuştuk. Efsanevi müzik prodüktörü Rick Rubin\'den, yaratıcı yaklaşımlarıyla sayısız sanatçıyı etkileyen, Basecamp\'in arkasındaki yenilikçi zihinler DHH ve Jason Fried\'a kadar, geleneksel çalışma normlarına meydan okuyan isimleri keşfediyoruz. Ayrıca, basketbol sahasının ötesinde liderlik ve mizahıyla bilinen Shaquille O\'Neal\'dan da bahsettik.
Neden Handbook Yazdık?
Startup dünyasında handbook yazmanın neden sadece "güzel bir fikir" değil, aynı zamanda bir zorunluluk olduğuna değindik. Handbook\'un şirket kültürü üzerindeki etkisinden, sürdürülebilir bir iş yapma biçimi yaratmadaki rolüne kadar her şeyi konuştuk.
Neden Amerika'da Şirket Kurduk?
Amerika'da Şirket Kurmak için neler yapılır? Bu bölümde Hardal'ın yatırım sürecinden Amerika'da neden şirket kurduğumuza, girişimcilik algısından exit'e kadar her şeyi konuştuk.
Türkiye'de Bootstrap, Girişim Ekosisteminin Zorlukları
Yatırım alma sürecinden sözleşme karmaşalarına, ıslak imza çilesinden regülasyonlara kadar tüm detaylara girdik. Hibrit çözümlerden bahsettik, değişmesi gereken sistemleri masaya yatırdık.
Marketing Ajansları, Partnerlik Sistemimiz ve İşbirlikler
Bu hafta martech şirketlerinin ajans partnerliklerine nasıl yaklaşması gerektiğini konuştuk.
Kurumsal Şirketlere Nasıl Yaklaşıyoruz?
Bu bölümde Selim Tekay ile e-ticaret sektöründe rekabet, bütçe planlaması, kullanıcı deneyimi ve pazarlama stratejileri üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik.
Neden Open Startup Modeline Geçtik
Bu bölümde, neden Open Startup modeline geçtiğimizi ve bunun işimize nasıl katkı sağladığını konuşuyoruz.